15 Ağustos 2011 Pazartesi

Tatil Heyecandır

29.07.2011 Cuma gecesi, bavullarımızı yerleştirdik. Pasaportlarımız cepte. Her şey hazır.
Yarın Madrid'e uçuyoruz. Durup durup diyorum ki: ''Düşünebiliyor musun sevgilim? yarın Madrid'te uyuyacağız''. 
Cuma ışık hızında geçti.
Uçak inişe geçince benimde içimdeki heyecan karnıma ağrı ve mide bulantısı soktu. O da yetmedi nasıl tuvaletim geliyor. Allah'ım öleceğim. Aslında tuvaletim falan yok ama o aşırı heyecan yok mu! sanki varmış gibi hissettiriyor. 
İndi Uçak.
4 saat uçtuk. 
Madrid Bajaras Havaalanındayız. Buara pek bir dillerde. İnternette haberi okurken bile ah! çekiyordum.

Bu zamana kadar birçok ülke gezmeme rağmen bir ülkeye bu kadar sorgusuz sualsiz girdiğimi hatırlamıyorum. Vizesini almak çok zahmetsiz olduğu gibi ülkeye girişte de gereksiz sorulara maruz kalmamak güzeldi. 
Madrid Bajaras Havaalanı, son derece modern dizayn edilmiş. Cuma günü olmasına rağmen sessiz sakindi Atatürk Havaalanı'nın tersine. Şaşırdık. O andan itibaren kıyaslamalar başlamıştı aramızda. Kıyasladığımız şey ise Türkiye ve Avrupa (!).
Havaalanı içinde terminal değiştirmek için metroya bindim. Küçük çapta bir kaybolma hissi yaşadım. Soru sorduğum infodeskteki kişi soruma karşılık bana Polon, Rus olmak üzere tüm İskandinav ülkelerinin uyruğuna sahip olup olmadığımı sordu. Hayır dedim hiç biri ama ''from Turkey'' de demek istemedim. Çünkü sonrasını çok iyi biliyorum. Israr etti. ''Ok, from Turkey'' dedim. AAAHHH !!! diyip sırtını döndü ve deskteki arkadaşları ile sohbetine kaldığı yerden devam etti. 
Heyecanla çıkışa doğru yürüdüm. Kapı açıldı. Ah o sahne çok heyecanlı değil mi ya ? 

Ve Jesus.
1 yıldan fazla zaman geçmişti birbirimizi görmeyeli. Kucaklaşmalar, öpüşmeler, hafif gözyaşı.
1 yıldan fazla zaman geçmişti ama her şeyimiz aynıydı yine. Şakalaşmalarımız, onun haylazlıkları, kavgalarımız, gezmelerimiz, yemelerimiz. Tek fark o 20 ben ise 15 kilo zayıflamış olmamızdı. Ve aramıza bir de canım sevgilimin katılmasıydı.
O gece sabah 6'da uyuduk.
Her şey çok hızlı gerçekleşiyordu. Madrid'te sokaklardayız. Yürüyoruz, koşuyoruz, coşuyoruz, içiyoruz, yiyoruz, dans ediyoruz, fotoğraflar çekiyoruz... yoruz.. uz.. zz.. 
O gece Erasmus'tan arkadaşım Lorena'nın doğum günü vardı. Mekana gittiğimiz zaman 15 kişiden daha fazlaydık. Erasmus'tuk! Birbirimizi tanımamızı sağlayan ve bizi birbirimizden koparmayan Erasmus! Lorena, Javi, Nerea, Sussana, Anne, Benoit, Jesus, Margarida, Antonio... aklıma şuan ilk gelen isimler. Rüyada gibiydim. Uçuyordum hem de gözlerim kapalı ve dansla karışık.
Her şey aynıydı sadece yer farklıydı. Madrid'teydik. 

Gece hayatı çok hareketli ve çılgınca! Sokaklar marijuana kokuyor deli gibi. Burnumuza yabancı geliyor kokusu. Sabah 4 olmuş fakat mekanların önünde uzayıp giden içeri girme sırası kuyruğu... Aslında clupların içi buradaki gibi dolup taşıyorda o yüzden bu kuyruk diye düşünmeyin alakası yok. İçerisi insanlar rahatça dans edebilcek şekilde kalabalık ve buna rağmen para kazanıcam hırsıyla insanları içeri hınca hınç doldurmuyorlar ki insanlar güzel bir gece geçirsin.
Sabah 6'da uyuyup 9'da uyandık. Gözümü açtım. Cumbalı pencereden gelen tatlı rüzgar tenimi okşuyordu sanki! İncecik beyaz tül rüzgara eşlik edip dans ediyordu bacaklarımın arasında. Kafamı hiç kaldırmadan açtım gözümü ve dışarıya baktım tam karşımdaki büyük, yere kadar uzanan pencereden. Masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar ve tarihi 2 evin çatı katı kısımları, sokaktan odanın içine sızan konuşmalar ... Evet, bu 'tatil' dedim içimden ve şanslı olmak da  bu dedim ! 

O günden sonra İspanya'yı keşfimiz başlamıştı. Keşfe Madrid ile başladık. Muhteşem 3 gün geçirdik. Ben Madrid'e hayran kaldım. Sokaklarına, temizliğine, insanların saygısına, koskocaman büyük bir şehir olup, başkent olup, sayısız turiste ev sahipliği yapıp bu kadar sakin kalabilmesine, bu kadar huzurlu olabilmesine... Burada yaşasam keşke dedim. Sabah uyanır o bayıldığım cafe&pub'a gidip kruvasan ve kahvemi içerim. Sonra belki çalışırım belki de okula falan giderim bilmiyorum bu kısmını. Sakin sokaklarında gezerim, o yüksek tepeye çıkarım hergün güneş batmadan. Kitap okur sonra güneşin batışını izlerim. Muhteşem tapaslar yerim. Ya da bu saydıklarım olmasada olur. Sadece sakinliği, sessizliği ve huzuru yeter bana. 

Madrid'ten aklımda kalanlar ;
Jesus,
Erasmus meeting ve muhteşem o gece,
Tertemiz, hergün yıkanan sokak ve caddeleri,
Lezzetli domuz eti ve ispanyol peyniri müzesi,
Güneşin batışını bir tepeden izleyen insanlar kaabalığı,
Sokak çalgıcıları ve onlara eşlik eden seyirci dansçı teyzeler,
Sol meydanı ve Callo meydanı,
Suyun kiokslardan alındığı zaman biraz pahalı olması. 2 euro. Lütfen Tl'ye çevirmeden :)
Muhteşem hostel odamız,
Napaloen, Andra, David,
Bazaar Restaurant. Madrid'e gidenlerin mutlaka uğraması gereken bir restaurant.
Vintage mağazalar, pastahaneler, insanlar,
Tapaslar,
Kruvasan ve kahveli sabahlar,
Hergün bir başka sokağı keşfe çıkmalar,
Tostaslar,
Ah daha neler neler !
Ben bayıldım Madrid'e, siz de gidin görün !

Aldığım notlardan:

29 Temmuz 2011 Cuma Uçakta 19.40
Uçuyoruz havada. Aşk'a göre İtalya kıyılarındaymışız. Aşağıda dümdüz bir koy var. Çok güzel görünüyor. Hiç girintili değil çıkıntılı da. Her şey çok yolunda gidiyor. Gözde'nin süprizi beni mutlu etti. İberia Havayolları ile uçuyoruz. Gayet güzel gidiyor. Denizim üzerindeyiz ve aşağıda bir sürü gemiler var. Ve denizde bıraktıkları izleri... 1 yıldan sonra Jesus'u göreceğim. Çok mutluyum. Tarifiz. Hayal edince bile buluşmayı çok farklı oluyor ve gece Lorena'nın doğum günü. Birsürü Erasmus arkadaşımı göreceğim. Mutluyum çok mutlu! 
Uçuyoruz, mutluyuz, uçuyorum havada!

31 Temmuz 2011 Pazar, saat gece 1
Madrid'teyiz. Dışardan yeni geldik, yataktayım. Odamız muhteşem! Çok mutluyum çok! Yüksek tavan, cumbalı balkon ve yattığımız yerden kulağımıza gelen sohbet sesleri. Ve gökyüzünü görebilmek yattığım yerden. Bu cennet değil de ne ? Ve hemen karşımdaki muhteşem tarihi binalar. Mutluluktan ağlayabilirim...

İçine aroma katılmış ballı tatil anılarımın Madrid kısmıydı sadece.

Gezmeniz görmeniz dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder