24 Ağustos 2011 Çarşamba

Tatil Maceradır: Sevilla

Ben sanıyorum ki Sevilla'da deniz var. Erasmusta gezerek öğrenebildiğim ülke lokasyonlarından bu sefer sınıfta kaldım. -buarada ben gerçekten ülkelerin ve kıtaların yerini Erasmus'ta öğrendim. O yüzden bence tabiki gezen bilir. - İspanya'dayken öğrendim ki Sevilla'da deniz yokmuş. Ne önemi var ki zaten 2-3 günlük vaktimide denize giderekmi geçireceğim diyorum içimden. Ta ki; akşam 12 civarında uçaktan çıkıp yürümeye başladığım ana kadar. Sıcak! Santiago için donacaksın diyen Jesus, Sevilla için yanacaksın demişti ki inanın çok sıcak Sevilla. Birgün aklınıza düşüp giderseniz eğer, sakın terlik giyinmeyin!

Gece saat on ikiyi geçiyor. Elimizde sadece hostelin adresinin yazılı olduğu kağıt var. Şehir merkezine gelmek için bindiğimiz otobüsten inip biraz yol sormaya biraz da yol almaya başladık. Nitekim yanlış yoldaydık. Ben yine yorgunluktan yürüyemeyecek duruma gelmişim. Dondurmacıya girip garson kıza adresi sordum bir dakika diyip içeri girdi ve elinde bilgisayarla geri geldi. Google mapi açıp bizim nerede olduğumuzu ve hostelin nerede olduğunu gösterip mükemmel adres tarifi verdikten sonra İstiklal Caddesi kadar yürüdüğümüz yolu sil baştan geri yürüdük.

Şimdi ben size durumlar yaratacağım ve sizde  kendinizi bu durumlarda hayal edeceksiniz. Öncelikle:
Gece yarısı uçaktan hiç bilmediğiniz bir ülkenin bir şehrine indiğinizi,
Elinizde şehir haritası bulunmadığını,
Ülkede konuşulan dile vakıf olmadığınızı düşünün.
...
Çoğu insan yukarıda belirttiğim şu üç durumda bile inanılmaz panik yaşar. Panikten öte, zaten cesaret edip gidemeyen insanlar tanıyorum. Telaşa hiç gerek yok. Gece yarısı diye korkmayın çünkü inanın başınıza bir şey gelme olasılığı Türkiye'dekinden %90 daha düşük. Şehir haritası gezilerde çok büyük kolaylık bu yüzden harita kullanmayı bilmek yararınıza. - evet harita kullanmak diye bir şey de var-. Haritayı havaalanından ya da yolunuzun üzerinde gözünüze çarpan otellerden temin edebilirsiniz. Gittiğiniz ülkenin dilini bilmek karşı tarafın hoşuna gider. Siz İngilizce bilseniz bile seyahat ettiğiniz şehirde İngilizce konuşacak insan bulamayabilirsiniz. Yazımın devamında anlatacağım hastahane maceram  bu duruma en güzel örnek olacak. Bu yüzden sözlük bulundurmanız yararlı olabilir. Biz hiç bilmediğimiz bir şehirde beş dakikadan kısa sürede şehir merkezine giden otobüsü bulup, bindik. Hangi durakta ineceğimiz hakkında en ufak bir bilgimiz olmaksızın. Şöyle düşünün etrafınızda size yardım edecek o kadar çok insan var ki! Bir de şöyle düşünün gecenin bir yarısı garson pozisyonuyla ekip odasından bilgisayar ile çıkıp size adres tarifi yapacak insan bulma olasılığınızda inanın o kadar  yüksek ki! Uzun lafın kısası: Telaş yapmaya gerek yok! Cesaret edilmeyecek bir durum yok! Gezin!

Sevilla, İspanya'nın Endülüsya Bölge'sinden bir şehir. İspanya'nın kültürel açıdan en önemli şehirlerinden biri. Müslüman İspanya'nın başkenti. Tarih kitaplarından hatırlayın Endülüs Emevilerini. Mimari Madrid'ten, Santiago'dan ve Ourense'den tamamen farklı. Türk saray mimarisine çok benziyor. Avlusuz ev hiç görmedim. Avlunun duvarları yarıya kadar mavi seramiklerle kaplı. Seramikler Kütahya'dan fırlamış gibi. Evlerin pencereleri cami pencereleri gibi, yuvarlak hatlı.Flemenko'nun doğuş yeri. Katedral, belediye binası merdivenlerinde el yapımı yelpazelerin satıldığı şehir Sevilla. İspanya'nın en büyük üç katedralinden biri Sevilla'da. Bu katedral aslında ilk cami olarak inşa ediliyor. Minaresi bulunan tek katedral.  Müslüman İspanyolların bulunduğu bir bölge olması benim için burayı çok farklı kılıyor. Avrupalı Müslümanlar.

Görmenizi şiddetle tavsiye edeceğim İspanya şehirlerinden Sevilla. Bir sürahi sangriayı beş euroya içebilceğiniz güzel ama çok turistik bir şehir. Turistik işte ne güzel diyebilirsiniz fakat turistik olması kalabalığı beraberinde getirdiği için vakit kuyruklarda bekleyerek geçmek zorunda kalabiliyor. Akşam geç saatlerde bile sıcaklığın hiç düşmediği ama nem oranı düşük olduğu için sizi uykunuzdan etmeyen bir şehir Sevilla. Ayaklarımı yara bere içinde bırakan ve beni hastane yollarına düşüren bir şehir Sevilla :)

Seyahatimizin son günündeyiz. Ben regl oldum. Burada regl ağrısını anlatmaya kalkmayacağım. Tek sıkıntı kullandığım ağrı kesiciyi bulmak. Sevgilim koştur koştur eczane ararken ben de Starbucks'ta yatıyorum. Koşturmak zorunda çünkü öğlen saat ikiden akşam beşe kadar siesta zamanı. Siesta için söyleyebileceğim tek bir şey var o da : Allah herkese İspanyol rahatlığı versin diyorum. Cemal binbir zorlukla derdini anlatmaya çalışmış ama ı ıh olmamış. Eczacı mide ekşimesinden tutun bulantı, yanma mideyle ilgili ne varsa ilaç gösterip durmuş. Cemal karnını göstermiş olacak ki eczacıda kendisi için sanıyor belliki :) Google translate yardıma koşuyor bu sefer. Cemal lacı buldu getirdi ama yok ben kıvranmaya devam.
...
Hastanedeyiz. Danışmada derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Evet kimse İngilizce bilmiyor. Ped ve ağrı kesiciyi danışmadakilere gösterdikten sonra kendimi tekerlekli sandalyede Jinekolog'un kapısının önünde buldum. Hemşirelerden biri pasaporttaki ayı ve yıldızı görünce; 'Arabb, Arabb' diyip durdu. Neyseki doktor İngilizce biliyordu ama sorular sorular sorular. Bakın akşam Barcelona'ya gidicez ve çok fazla vaktim yok. Ağrı kesici iğne yapmanız yeterli olacaktır dememle elimde bir örtüyle kendimi bir odada buldum. Benim anladığım şuydu; bu örtüyü al kendine sar, sonra iğneyi popoya ye ve çık git. Yok, anladığım olmadı. Sonuç olarak ne iğne yedim ne de ilaç aldım. Benim regl ağrısı korkudan dağa kaçtı. Bu olayın üzerine attığımız kahkahaların hesabı yok. Serotonin sağlıklıdır.

Sevilla macerasıda böyle geçti.

Yolunuzun Sevilla'daki üniversite hastanesindeki jinekologa düşmesi dileğiyle... :)

Ağrılarınızdan korkuyla kurtulabilmeniz dileğiyle ... :)

Serotonsiz kalmayın

Öznur




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder