14 Eylül 2011 Çarşamba

Buzlar Kraliçesi: Riga

Vilnius dönüşü 'geri dönüş sendromumdan' sonra Doğu Avrupa Turu izlenimlerimi yazacağımı söylemiştim ama baktım benim sendrom hiç bitecek gibi değil; ayrıntılar buharlaşmadan gezi anılarıma Buzların Kraliçesi Riga'dan başlayayım dedim.

Etrafımda genel müdürümden sonra en çok yurt dışına çıkan kişi benim. Nitekim 1ay içerisinde 4 ülkeyi karış karış gezdim. 27ağustos-5eylül arası bayram tatilini Baltığın güzelleri Riga-Tallinn-Vilnius'u gezerek değerlendirdim. İş yaşamı, çalışmak, para kazanmak bunlar güzel şeyler ama kazandığın parayla vakit yaratıp gezememek pek de keyifli değil. Gezemeyincede alışveriş yapayım bari diyerek o para harcanır yok olup gider. Sonuçta para kaldıkça çoğumuza batar. Ve şöyle de bir gerçek var ki: 'öğrenciyken gezmeye vaktin olur; paran olmaz, çalışırsın paran olur; vaktin olmaz'. Bu yüzden iş başvurularınızda şunlara dikkat edin:

-Haftasonu çalışmayacağınızı kesinleştirin,

-Yoğun ve esnek çalışma saatleri ile başlayan cümleyi gördüğünüz zaman ilanı kapatın,

-Firmanın kurumsal olmasına dikkat edin -kurumsal olmalı ki bayramınız seyranınız olsun. Eğer patron şirketi ise ve çok şanslı değilseniz bayramlar seyranlar pek de umurlarında olmayabiliyor.-

Bu detaylar gezmeyi, tatili seven insanım için önemli detaylar. Arkadaşlarım bana ''ya sen ne iş yapıyorsun, nasıl bu kadar tatilin olabiliyor? '' derken onlara cevabım işimin şartlarının ne kadar iyi olduğu oluyor. Ve tabiki son derece anlayışlı, insanı sıkmayan aksine şevkle çalışmama sebep olan sevgili genel müdürüm...
...


Ben Riga'da Eylül 2009, Şubat-Mart-Haziran 2010 ve Ağustos 2011 olmak üzere 5 kere bulundum. Yuhh dediğinizi duyar gibiyim ama geri sarın kendinizi çünkü Vilnius'a gitmek için lanet olası polisi olan Riga'dan geçmek zorundasınız. Bu transit geçişlerin birinde ve ilk olanında 9 saatimi havaalanında geçirmiştim. Bir diğerinde ise hazır gelmişken şehri de gezeyim öyle gideyim Vilnius'a diyip, o buzlar kraliçesi Riga'yı gezip görme fırsatı bulmuştum ama ben Riga'yı hep karlı gördüm.

27 ağustos cumartesi günü akşam 6 saatlerinde vardık Riga'ya. Her şey son derece tanıdıktı. İnsan yaşadığı ülkenin dışına çıktığı zaman bilmediği toprakları keşfetmeye o kadar alışıyor ki; o 'ben burayı biliyorum' ifadesi bana çok yabancı geldi. Leton polisi bile tadından bir şey kaybetmemişti. Aklınızda bulunsun eğer bir gün şöyle Doğu Avrupa'ya doğru bir keşfe çıkayım derseniz bir çok ülke için Riga'dan transit geçiş yapmak zorundasınız. Riga Havaalanındaki vize polisi kadar Türkler'den, Müslümanlar'dan bu kadar nefret eden başka bir millet polisine rastlamadım. O yüzden kalacağınız ve gideceğiniz diğer ülkelerin otel/hostel rezervasyonunun ve dönüş biletinizin print outunun yanınızda olmasına dikkat edin. Yok artık demeyin zira en ufak bir eksik bulduklarında sizi zevkle ülkenize geri göndereceklerinden kuşkunuz olmasın. Bilumum saçma sorularını yanıtlayıp, bilumum sayıda ilgili ilgisiz evrak gösterdikten sonra artık kedimizi Riga sokaklarına atabilirdik.
...


Ben otel/hostel rezervasyonlarım için  booking.com'dan yararlanıyorum. Bu zamana kadar birçok ülke ve şehirde onların aracılığı ile konakladım ve başıma en ufak tatsız bir şey gelmedi ama bu sefer olacaklardan bihaberdim. Rezervasyon yaptığım hostelin lokasyonu şehrin merkeziydi. Fakat hostele gidince bizi karşılayan tombul, platin sarısı saçlı ve dövme kaşlı, kırmızı dudaklı Rus teyzemin ingilizce bildiği kelimenin sadece '5 minutes ve technical problem' olduğunu duyunca yıkıldım! Merakla neler olacak diye beklerken kendimi telefonda Rus teyzemin oğluyla konuşup, teamviewer kullanarak kalacak hostel ararken buldum! Halbuki bizim tek hayalimiz hostele bavullarımızı bırakıp Riga sokaklarına kendimizi atıp tıka basa yemek yemekti! Ardımızdan gelen İtalyan çifte verilen odanın kapısı açıldığında koridora dolan iğrenç sigara kokusunu içimize çektikten sonra kendimizi hostelden dışarı zor attık. Dodo Hotel'i bulduğumuzda aradan saatler gelip geçmişti...

Old town'da lezzetine 10 üzerinden 8 verdiğim pizzaları yedikten sonra Radisson Sas'ın terasında bulunan SkylineBar'da özlediğim whiterussian'ları içip manzaranın keyfini yudumladık. Riga'dan ertesi günün akşamı ayrıldık. Neden bu kadar kısa mı ? Çünkü 1 gün Riga için yeterli. Sabah erken saatlerde kendinizi sokaklara atıp gece geç saatlere kadar keyif yaparsanız bir kere gördüğünüz yeri ikinciye görebilirsiniz bile. Peki ben Riga'ya gidince ne yapayım Öznur diye soracak olursanız?

-Alus Seta'da Leton mutfağının lezzetlerini deneyebilirsiniz,

-Double Coffe'de kahvaltı yapabilirsiniz. Biliyorum somonlu omlet hiç iç açıcı gelmeyecek size ama n'olur biraz farklı lezzetlere açık olsanız?

-St.Peter's Church'un seyir kulesinden muhteşem Riga'ya kuşbakışı bakabilirsiniz,

-Freedom Monument'i Sovyet Rusya'sından kurtuldukları zaman inşa etmişler, Letonlar için son derece önemli bir anıt,

-House of Blackheads'in bulunduğu meydan masallardan fırlamış gibi, etrafındaki yapılar insanı 'ben ne güzel bir şehre' geldim hissine bürüyor.

-Powder Tower, bizim Galata Kulesi'nin minyatür olanı,

-Mimarisi şahane çok sayıda akademi binası göreceksiniz,

-Three Brothers, orta çağ mimarisine örnek yanyana dizili 3 yapı. Önünde saksafon çalan tatlı bir amcası var. Three Brothers'ın paralel sokaklarından geçmeden o bölgeyi terk etmeyin,

-Museum of Decorative Arts and Design , merak edeceğiniz o dik çatılı evlerin içine bir örnek olacak,

-Art Nouveau Centre, bu bölge yeni yapıların bulunduğu bir bölge müzeden çıktıktan sonraki sokaklar,

-Şehrin içinden geçen güzel bir nehir var. Yemyeşil nehrin yanında biraz mola verip huzuru ve sakinliği içinize çekin.İstanbul'da sakinliğe uzak kalınca, o nehir yanı nasıl güzel gelir insana...

-Essential Club, Türkiye'den gelen abazaların yoldan geçenlere 'Hello, u know where is Essential Club' dediği Riga'mın güzide Türk abazalarının bulunduğu bir club. Onun haricinde Riga'nın en büyük clubı.


Mutlaka bilmeniz gereken şeyler:

-Yaz bile olsa hava Doğu Avrupa'da, bizim Akdeniz iklimi gibi değil. Bavulunuza kazak, çorap koymayı unutmayın. Ama siz bakmayın Riga'nın o kendilerine birden fazla kere baktıran güzel kızlarının minicik etek ve şortlarla bilmem kaç cm uzunluktaki topuklu ayakkabılarla sokaklarda savrulduğuna. Onlar İskandinav güzeli, onlar Letonya'lı!

-Letonya AB ülkesi olmasına rağmen diğer birçok Doğu Avrupa ülkesi gibi kendi para birimni kullanır. Para birimleri Lat'tır ve 1 Lat=0.66euro :) Pahalılığını sizin hayal gücünüze bırakıyorum:)

-Ola ki bir Leton'la muhabbete girdiniz, dillerinin Rusça'ya benzediğini söylemeyin ya da Ruslar'la ilgili herhangi bir konu açmaya gerek duymayın, çok hassaslar!

-Ve tekrar belirtiyorum bürokratik evraklarınızın eksik olmamasına lütfen çok dikkat edin!

28 ağustos akşamı saat 19.00'da Tallinn otobüsünü neredeyse kaçırıyorduk! Hatta herkes otobüsün içinde oturmuş bizi bekliyordu! Buradan bizi otogara yetiştiricem diye neredeyse bir kadın sürücüyle kaza yapmaktan son anda sıyrılan 'crazy Latvian driver' a öpücüklerimi yolluyorum:) Ben o taksi şöforünü tanıyana kadar sadece Türk taksi şöforlerinin delice araba kullandığını sanırdım. Nitekim olaylı başlayan Riga gezimiz olaylı bitti :)

*** Riga benim için yok hayır olmadı 'bizim' için özel bir şehir.

***Bir yakınınız, akrabanız, eşiniz -siz yine de eşinizi göndermemek için elinizden ne geliyorsa yapın lütfen-, dostunuz, arkadaşınız Riga'ya giderse bir gün, önerirseniz bu yazımı ona pek mutlu olurum. Ahcanlarımbenim.

Buzların Kraliçesi! Ne yalan söyleyeyim asaletin Londra Kraliyet Ailesi asaleti ile yarışır cinsten...

Buzlar Kraliçesi ile tanışmanız dileğiyle,


Öznur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder